Uzun ve Sağlıklı Yaşamın Sırları Ortaya Çıktı: 100 Yaşını Görenlerden Uzun Yaşamanın 8 Sırrı

İnsanlık, yüzyıllardır uzun yaşamın sırrını araştırıyor. Uzun yıllar boyunca sağlıklı bir şekilde yaşamanın hayalini kuran pek çok kişi vücuduna iyi bakmak, beyin sağlığını korumak gibi konuların üzerine eğiliyor. Siz de uzun ve sağlıklı yaşamanın sırrının sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz gibi faktörler olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak Madrid Complutense Üniversitesi’nde yapılan araştırmalar, bunun ötesinde bir şeyin etkisini ortaya çıkarıyor: Kişilik! 100 yaşını aşmış kişilerle görüşülerek yapılan araştırmada bu kişilerin ortak olan 8 psikolojik gücü dikkat çekiyor. 

İşte, detaylar…

Madrid Complutense Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma sonucunda uzun yaşamanın yalnızca sağlıklı beslenme ve düzenli fiziksel aktivite ile ilgili olmadığını işaret ediyor!

Madrid Complutense Üniversitesi’nde yapılan araştırma ‘Journal of Happiness Studies’ dergisinde yer aldı. Dergide yer alan yazıya göre, İspanya’da yapılan araştırma kapsamında 100 yaşını aşmış 19 kişi ile görüşüldü. Katılımcılar 100 ila 107 yaşlarında bireylerden oluşuyordu. 

On dokuz katılımcının 19’u da hem bedensel hem de ruhsal anlamda sağlıklıydı. 16’sı kadın, 3’ü erkek katılımcıların herhangi bir demans veya bilişsel bozukluk belirtisi olmadığı gibi günlük yaşamlarını sürdürmek için gerekli olan günlük aktivitelerini de başımsız olarak yürütebiliyorlardı.

Araştırma sonucunda, 100 yaşını aşmış katılımcıların sahip olduğu 8 ortak özellik belirlendi!

100 yaşının üzerinde 19 katılımcı ile görüşülerek gerçekleştirilen araştırmada, bireylerin 8 ortak özelliği dikkat çekti. Gelin birlikte, araştırmacılar tarafından uzun ve sağlıklı yaşamın sırrı olarak nitelendirilen 8 karakteristik özelliğe göz atalım.

İşte, uzun ve sağlıklı yaşamın 8 sırrı

Yaşlarına ve yaşadıklarına rağmen hâlâ hayat dolu olan katılımcılardan öğreneceklerimiz var! ?

100 yaşının üzerinde bireyleri sağlıklı tutan ikinci faktör: “Canlılık”

Görüşülen yüz yaşın üzerindeki bireylerde en çok dikkat çeken özellik canlılık! Hayat dolu bu kişiler, yaşama gerçekten de sıkı sıkı bağlı. Sadece yaşamayı sürdürmekle kalmayıp açıkça yaşamayı da sürdürmek istemekteler.

Canlılık kişilere aktiflik, bu da zihinsel ve bedensel aktivitelerle enerji dolma şansı getiriyor!

Katılımcıların günlük olarak egzersiz yapmayı, kart oyunları oynamayı, mantık gerektiren bulmacalar çözmeyi veya sudoku gibi oyunlar oynamayı tercih etmesi bir hayli dikkat çekiyor. Katılımcılardan bazıları henüz iş yaşamını da terk etmiş değil. Kişiler bu sayede hem zihinsel hem de fiziksel olarak aktif kalıyorlar. 

Uzmanlar da hepimize canlılık için aktif bir yaşam, zihinsel ve bedensel aktiviteler öneriyor.

İkinci faktör: Sosyal Kalmak

Uzun yaşamı etkilediği düşünülen sosyal kalmak faktörüyle aklınıza sosyal çevrenizle vakit geçirmek geliyorsa yanılıyorsunuz. Burada söz edilen sosyal kalma faktörü ile kahvede arkadaşlarla çay içmekten çok daha fazlasına işaret ediliyor.

Kişi sosyalleşmeyi, yalnızca arkadaşlar ve tanıdıklar ile iletişimde kalmakla sınırlandırmamalı! Özellikle sevdikleriyle vakit geçirmeli.

Katılımcılardan 104 yaşındaki bir kişi ‘Hayatımdaki en güzel şey çocuklarım, torunlarım ve beni torunlarımdan daha çok seven torunlarımın çocuklarıdır.’ diyerek kendisine güç veren sevgi bağlarını dile getiriyor. 

10 yaşındaki torununun ona ‘çok büyük büyükanne’ diye hitap ettiğine değinerek kendisini hayata bağlayan mutluluğu araştırmacılarla paylaşıyor.

Yaşam enerjisini artıran sevgi söz konusu olunca üçüncü faktör: Bağlılık oluyor.

Araştırmacılara göre, kişinin sorumluluk aldığı şeyle kurduğu psikolojik bağ yaşamına yansıyor. Bu durum 100 yaşının üzerindeki bireylerin değer verdikleri bir şey bulduklarında onunla derin bir bağ kurduğunu ve uzun yıllar bağlı kaldıklarına işaret ediyor.

Görünen o ki bağlılık kişilerin yaşama karşı kararlılığını artırıyor. Bağlılık sağlanan en önemli konular arasında aile, iş, arkadaşlık ilişkileri veya kişisel hedefler yer alıyor.

Yaşamak konusunda bu denli kararlı bu bireylerde dikkat çeken bir diğer özelliği: ‘Kontrolü elden bırakmamak’ oluyor

Araştırmaya katılan kişilerin hayatlarında kontrol hissini sürdürmenin son derece önemli bir yeri olduğu gözleniyor. Bu bireylerin genel olarak; özerklik, çevresel hakimiyet ve pratiklik sergiledikleri dikkat çekiyor. 

Yüz yaşının üzerindeki katılımcılar yaşamları boyunca genel olarak; kendi kararlarını almış, kendi hayatını özgürce kontrol etmiş ve hayatlarını istedikleri şekilde yönlendirmişler.

Listenin beşinci sırasında: Merak yer alıyor!

Daima gençlikle bağdaştırılan hatta neredeyse eş anlamlı olan ‘zihinsel motivasyon’ uzun ve sağlıklı yaşam için büyük önem arz ediyor. Araştırmaya katılan bireylerde ise zihinsel motivasyonun sebepleri arasında meraklı olmak, öğrenmeyi sevmek ve kendini eğitmek görülüyor. 

Katılımcılar dünyanın uzak ve farklı yerlerine seyahat etmeyi, mantık gerektiren bulmacalar gibi ilgi alanlarıyla beyinlerini eğitmeyi ve en önemlisi okumayı seviyorlar. Okula gidemeyenler bile meraklı kişilikleri sayesinde kendi kendilerine okuma yazma öğrenmişler. 

Entellektüel motivasyonu oldukça yüksek olan bu bireylerin yeni şeyler öğrenme ve deme konusunda istekli olmaları gözden kaçmıyor. Yeni beceleriler edinmek, kişisel gelişim ve farklı kültürler hakkında bilgi edinmek konusundaki bitmek bilmeyen heyecanları ise merak etmenin yaşamdaki önemini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Sırada minnettarlık ve kötülükleri aşma yeteneği var: Olumlu düşünme

Araştırmacılar olumlu düşünmeyi çok gülümsemenin ve sürekli pozitif olmanın çok daha ötesinde tanımlıyor. Olumlu düşünme, kişiyi depresyon ve beraberinde getirdiği beyin yaşlanması, demans gibi risklerden koruyacak bir bağışıklık sistemi ile ilişkilendiriliyor. Bu yaşlı kişilerin de büyük olasılıkla depresyondan muzdarip olmadıkları düşünülüyor. 

Katılımcıların yaşamlarını etkileyen olumsuzluklara rağmen, hayata karşı minnettar kalmalarına dikkat çekiliyor. Bu kişilerde şükür etme alışkanlığı ve minnet duygusunun belirgin bir karakteristik özellik olduğu görülüyor.

Minnettarlık ve olumlu düşünceyi destekleyen bir diğer faktörse: Dayanıklılık!

Katılımcıların hayat hikayelerinde İspanyol İç Savaşı da dahil pek çok acı bulunuyor. Hikayelerinde ailevi sorunlar, kötü muamele gördükleri eşler, partnerlerinin veya çocuklarının kaybı gibi birbirinden zorlu olaylar yer alıyor. Tüm bu zorluklara rağmen hayatlarına nasıl devam ettiklerine gelecek olursak, bu noktada karşımıza dayanıklılık ve direnç çıkıyor.

Son olarak yaşamsal aktivitelerin devamı için doğadaki en önemli faktörden söz ediliyor: Zeka!

İyi bir hafıza, hızlı ve akıcı konuşma yeteneği ile birlikte geçmişteki başarılarına bakıldığında araştırmaya katılan kişilerin en belirgin sekizinci ortak özelliğinin zeka olduğu açıkça görülüyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir